Onlar granitten yapı kurdular,
bir divane ördüler piramidin içinde,
Onlar bu güzel işle güzellikler koydular ortaya…
Kurban taşları da ırmak kenarındaki sette,
geride kimseleri kalmadan ölen yorgunlarınki gibi boş.
-Eski Mısır Aforizmalarından-

bir divane ördüler piramidin içinde,
Onlar bu güzel işle güzellikler koydular ortaya…
Kurban taşları da ırmak kenarındaki sette,
geride kimseleri kalmadan ölen yorgunlarınki gibi boş.
-Eski Mısır Aforizmalarından-
Sıcak kumlar ile Akdeniz’in serin sularının tarihle dans ettiği yer; Khemet ya da bizim bildiğimiz adıyla Mısır. Nil deltası üzerindeki verimli topraklarda ve Nil Nehri boyunca kurulmuş olan Mısır, antik çağ tarihinin en görkemli ülkelerinden biri olmakla birlikte, gerek mimarisi, gerek mitolojisi, gerekse Atlantis’ten aldığı rivayet edilen Osiris öğretisiyle çağımızın en müthiş ve gizemli yerleşim yerlerinden biridir.
Mısır deyince akla ilk gelen tabi ki Dünya’nın yedi harikasından biri olan Giza Piramididir. Giza adını Mısır’ın başkenti Kahire’nin bir parçası olan El Giza bölgesini çevreleyen antik Giza mezar kentinden alır.
Keops için mezar olarak inşa edilen piramidin inşasının 30 yıl sürdüğünü söylüyor, Herodotos. Yer altı odaları ve taşı çekmek için yolların yapımı on yıllık emeğe mal olmuş; piramit için de ayrıca 20 yıl harcanmıştır.
Piramidin kenar uzunluğu aşağı yukarı 230 metreydi ve M.S 1889’da Fransa’da Eifel Kulesinin inşasına kadar Dünya’nın en büyük, insan eliyle yapılan eseri kabul edilirdi.
Herodotos, Histories adlı eserinde ise piramidin yapılışında makinelerin kullanıldığını kaydetmiştir. Taşların kısa kesilmiş ağaçlardan yapılma makinelerle yukarıya çıkarıldığını söylüyor.
Peki, Piramit için gereken taşlar nereden sağlanmıştı? Kheops, herkesi kendisi için çalıştırmıştır, diyor Herodotos. Hatta kimisini Arabistan’daki taş ocaklarından Nil’e kadar taş çekmeye yollamış. “(…) Bir öyküde, onun,projelerine daha fazla para bulabilmek için kendi kızını bile geneleve gönderdiğini anlatır. Öyküye göre, kız, her müşteriyle bir taş karşılığında yatar ve bu alışverişte öyle başarılı olur ki, kendisine küçük bir piramit inşa ettirecek kadar taş biriktirmeyi başarır.(…) Defin odalarına ve bazı piramitlerin alt yollarına dizilen elli tonluk granit blokların, yüzlerce kilometre uzaklıktaki Assuan’dan getirilmesi gerekiyordu. Başlıca kaplama malzemesi olan kireçtaşına ulaşmak daha kolaydı. ” (ayrıntılı bilgi için Bknz, Charles Freeman, Mısır,Yunan ve Roma Antik Deniz Uygarlıkları, Dost Kitabevi Yayınları,2010 s. 35)
Onca taşı taşıyacak iş ve insan gücü hakkında neler diyor, ünlü Tarihçi Herodotos? Firavun Khufu’nun çok acımasız olduğundan bahseden tarihçi, kimilerini Arabistan’daki taşları gemilere yükleyip karşı kıyıya geçirmek, oradan da Libya dağlarına kadar taşımak işini vermiştir. Charles Freeman eserinde, böylesine bir piramidin Giza’da yapılan deneyler sonucunda 25.000 kişilik bir iş gücünden bahseder. Herodotos, bunca işçinin ne kadar bayırturbu, ne kadar sarımsak, ne kadar soğan yediğini piramitte yazılı olduğunu söyler.
Bir rivayete göre ise piramidin bir enerjisi olduğu ve içindeki kalıntılara zarar vermediğidir. “1900’lü yıllarda (…) Andre Bovis isimli bir Fransız araştırmacı piramidin içindeki odalarda ölü hayvan ve artıkların normalden çok farklı bir görüntüye sahip olduğunu farketti.” (Bknz. Ergun Candan, Antik Mısır Sırları,Sınır Ötesi yayınları,2005)
Keops, diğer iki büyük piramit olan Mykerinos ve Kefren ile birlikte kuzey yıldızının doğuş ve batış pozisyonları arasındaki orta nokta alınarak yerleştirildiği görülüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder